-Mehmet Osmanoğlu
*
Bağban hâr-ı nâlânın feryadını duyarsa
“hak mıdır ki bu gonca öz dalına ağyarsa”
kimse bilmez ve görmez içindeki yarayı
bağrında açan güle bülbül gelip konarsa
şair dahi incitir bir dem durup düşünmez
güldeki hak sahibi ya dalındaki ‘har’sa
uzanıp mahremine canına kast edenin
ya reva değil midir hoyrat eli kanarsa
kim demiş gece siyah, zindan karanlık diye
bir güneş gibi canan rüyalara doğarsa
mevsim kime göre yaz neye göre kış olur
zemheri denen vakit ya gönlüme baharsa
şaşırtan ayrıntıda gizlenir bazı gerçek
bilmez her aklı olan, ehli anlar anlarsa
dökülür dudağından cürmünün gölgeleri
aşık iştiyak ile dildarını anarsa
hicran mıdır düşerse şem’ine o dildarın
pervane elem duymaz bu aşk ile yanarsa
hakkı var Fuzuli’nin aşıklık davasında
mecnun divane düşüp leyla’yı yar sanarsa *
alem gülistân olup mest eylese gözleri
bakmaz aşık birine, o Gül’de var ne varsa.
* “Mende Mecnun’dan füzûn aşıklık isti’dadı var
Âşık-ı sâdık menem Mecnun’un ancak adı var”
Fuzuli

Kim, parmaklar kesilir, meyve yerine ancak,
Kim, Yusuf’u görmeden, Züleyha’yı kınarsa…
”hicran mıdır düşerse şem’ine o dildarın
pervane elem duymaz bu aşk ile” ‘dönerse’
”dökülür dudağından cürmünün ‘cümle’leri
aşık iştiyak ile dildarını anarsa”
”mevsim kime göre yaz, neye göre kış olur
zemheri denen vakit ‘şol’ gönlüme baharsa”
”kim demiş gece siyah, zindan karanlık ‘olur’
bir güneş gibi canan ‘ol’ rüyama doğarsa”