– İSMAİL OKUTAN
*
ben hiç ayrılmadım
köyümün dağlarından damlarından damlalarından
hiç çıkmadım rüyalardan, gecenin ruhundan
tulumbayla suyunu içtiğim su kuyusundan
ben hiç ayrılmadım
hiç ayrılmadım esintiyle ruhuma dolan kutsallardan
kök saldığım yeşerip büyüdüğüm topraklardan
halamın maceraya sürükleyen masallarından
annemin buğday dövdüğü dibek taşlarından
babamın nohut kimyon mercimek tarlalarından
ben hiç ayrılmadım
karanlığı delip ay gördüm oynadığım gecelerden
ayla yarışıp dağlarda koştuğum koşulardan
yatağımı dama serip uyuduğum rüya gibi uykulardan
ben hiç ayrılmadım
yalnız bırakılıp ölüme terk edilen çeşmelerden
gökyüzünü seyredip büyülendiğim gecelerden
gecenin kalbinde sabahlanan çoban sohbetlerinden
küçücük göletlerde çamurda yüzmekten
iğde ağaçlarından, yabani armutlardan
alıçlardan kıraçlardan hiç ayrılmadım
okumak için her gün yeniden doğan umutlardan
yarım asırdır her gün hatırlarım halamın masallarını
her gün kahraman gibi övünürüm babamla
hiç ayrılmadım annemin tarhana çorbasının tadından
ben hiç ayrılmadım
annemi saklayan gecenin koynundan
beni anlatan halamın masallarından
babamı kalbinde saklayan ayrılıklardan