BİR DÜNYA MELEĞİ

Arada dağlar var. Çok şükür dağları aşan yollar var.

Gönül hep yolda. Ya sılaya gidiyor ya sıladan dönüyor.

Sıla demek, anne demek… Yurt orasıdır, saadet orada… Annenin olmadığı yer gurbettir.

Hal böyleyken ha deyince çıkamazsın yola. Yollar düğüm düğümdür, çözemezsin. Harami tutsa aşarsın da aşamazsın boyunu aşan dünya meşgalesini. İş güç diye oyalar seni hayat. Çocukların okulu, evin, arabanın taksitleri… Ömrünü sele verirsin.

Anne, geçmişin acı tatlı hatıralarıyla buğulu gözleri kapıda, hep bekler. Olmadık bir vakitte avlu kapısı tıngırdar. Yüreği pır pır eder. Söz dinlemeyi çoktan bırakan sızılı dizlerine elleriyle destek olup kalkar oturduğu yerden. Başını uzatıp bakar pencereden. Avlu her zamanki sessizliğindedir. Ne gelen var ne giden. Avlunun demir kapısını rüzgâr sarsmıştır ya da bir kedi atlamıştır üstünden. Birden aydınlanan yüzü yine birden gölgelenir. Çöker olduğu yere yılların içine yığdığı hasretin ağırlığıyla. Hayallere dalar. Yeni umutlar yeşertir. Bayram yakındır. Bademler çiçeğe durmuştur. Yaz tatilinin eli kulağındadır. Armutlar sararmış, incirler ballanmıştır. Gelir elbet, der.

Elbet gidersin. Okullar kapanır, varsıllar yazlığa göçer. Beton ormanı güneş ışınlarını doymak bilmeyen bir oburlukla emer, sonra da hazmedemez insanın üstüne üstüne kusar. Ortalık ter, egzoz, lağım kokar. Pınar başlarında yarpuz, dağ başlarında kekik kokusunu özlersin. Çekilmez olur gurbetin kahrı. Hasrete virgül koymak zamanı gelmiştir. Okuldan eve dönen çocuklar gibi sevinçli çıkarsın yola. Git git bitmeyen o yollar menzilde sıla olunca dürülür, toparlanır bir nefeslik mesafe olur. Sıla yolu zamanı geri saran bir film şerididir. Yol bittiğinde filmin başladığı yere varırsın. Güzel devam etmese de güzel başlayan bir filmdir bu. Anne sesiyle uyanılan, anne-babayla sofraya oturulan, kapıdan dışarı adım atınca toprağa basılan; çiçeğe-böceğe, kuşa-kurda, dağa-taşa selam verilip selam alınan.

Arı duru bir pınar başıdır anne. Yanı yöresi boş kalmaz. Sevgiye, merhamete, teselliye susayınca soluğu dizleri dibinde alırsın.

Dizlerinin altına birer taş koyup pınara eğilir gibi eğilirsin, avuçlarından su içer gibi uzanırsın ellerine. Yılların dantel gibi işlediği yüzünün kırışıklıklarından fışkıran nurda, saçlarını donatan gümüş tellerin aydınlığında öptüğün ellerinde cennet kokusu vardır. Bakışı, dokunuşu, sözü şifadır. Cümle yaralarına, yarım kalmış yanlarına iyi gelen ecza budur.

Dünyadaki cennettir anne, ahirete açılan cennet kapısı. Ete kemiğe bürünmüş, insan diye görünmüş bir melektir, bir dünya meleği. Dünyadan cennete anneler üzerinden bir yol gider. Annelerin ayak izini takip edersen her iki cihanda yolun cennete çıkar. Cennet, onun ayakları altına serilmiştir.

Zemheride soba başı sıcaklığıdır kucağı, ağustosta yayla serinliğidir gölgesi. Yorulduğunda, bunaldığında, rotanı şaşırdığında soluklanmak, silkinmek, yeniden ayağa kalkmak için koşarsın ona. Oturursun ocağın başına, dizlerinin dibine. Sofrada kaşığın vardır. Tarhana çorbası, bulgur aşı, ot kavurması… Allah ne verdiyse. Karnın doyunca sıra gönlüne gelir: Hadi anne bir masal anlat!

Yıl on iki ay, bir ömür ayağına taş değmesin, gönlüne gam kasavet konmasın diye üstüne titrer. Derdine senden çok üzülür, mutluluğuna senden ziyade sevinir. Ana gibi yâr bulunmaz. Onun duası, hayali, dünyası yavrusudur.

Ağzın laf yapmaz, elin kalem tutmaz. Beyhude yorma kendini gafil. Bir dünya meleğini anlatmak senin harcın değil.

Ah! “Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım!”

*

ERGÜL ALTAŞ

BİR DÜNYA MELEĞİ” için bir yorum

  1. ANNE

    Avuçlarıma boşluk doluyor,
    Uykumdan düşler çekiliyor,
    Göğümden yıldızlar düşüyor,
    Sen yanımda yokken anne.

    Ay Vakti’nde doğmuyor,
    Güneş bulutlara saklanmış.
    Serçeler saçaklara konmuyor,
    Benden uzak olduğunda anne…

    Mevsimler kaçık, günler uçuk,
    Ekinler gök değil,
    Toprak solmuş…
    İbibikler ötmez olmuş,
    Bulutlar asık suratlı,
    Yağmurlar ağlamaklı…

    Çalılıktaki kuşlar, kuluçkaya yatmaz…
    Gökteki kuşlar kırık kanatlı,
    Nehirler yorgun ve…
    Mahzun akar yatağında,
    Bana gelmediğin mevsim anne.

    Vakit ikindiye gelmiyor,
    Yıldızlar karanlıktan korkmuş.
    Ay geceme gülmüyor,
    Sen bana gülmeyince anne.

    Karanlık boğuyor gecelerimi,
    Gözlerini bana kapadığında anne.
    Alıyorlar bilmecelerimi,
    Yüzünü benden çevirdiğinde, anne.

    Çalıyorlar masallarımı uykularımdan,
    Kesildiğinde sesin kulaklarımdan,
    Bunu sen biliyorsun, üşüyor yüreğim,
    Eksilince nefesin yüzümden, anne.

    Anne, ellerim uyuşuyor,
    Çekildiğinde ellerin, ellerimden.
    Rüya, masal, ninni hep bende buluşuyor,
    Tenin, tenime değdiğinde anne.

    Yüzün, nefesin, gözün,
    Bana açık olsun hep anne.
    Dünya kapansın üstüme,
    Karanlık çöksün gözlerime…
    Ellerin, ninnin üstümde olsun yeter,
    Yönünü bana dön,
    Vatansız kaldım bağrının,
    Kapandığı yerde bana anne.

    Mevlüt KILINÇ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Pendik Escort Bayan Maltepe Escort Bayan Kartal Escort Bayan Kadıköy Escort Bayan Ataşehir Escort Bayan Ümraniye Escort Bayan Anadolu Yakası Escort Bayan Şişli Escort Bayan Mecidiyeköy Escort Bayan Taksim Escort Bayan Beşiktaş Escort Bayan Ataköy Escort Bayan Bakırköy Escort Bayan Bahçeşehir Escort Bayan Avcılar Escort Bayan Beylikdüzü Escort Bayan Şirinevler Escort Bayan İstanbul Escort Bayan Avrupa Yakası Escort Bayan
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram