Sen ki
aşk fotosentezi
a.
Yağmurlar giyinmiş
bir zamanla geldik buraya
benim üzerimde A d e m gömleği
senin üzerinde Havva titremeleri
Sonra düşürdük mısraımızdan aşk kelimelerini
b .
Biz
üşüyen duyguların üstünü
seninle örteriz
tozlu kelimelerini
yıkayıp asarız
yalnızlık balkonlarına
Ey Kalemin
Kâğıtsız ağrısı/şehrengiz
acının satırbaşı
sevincin imlası
ve üzülme çiçeği
yine
bu lekeli kentlerde
yanlışımızla kaldık biz
/ ve silgisiz
bu sabah
senin dilinle yazılan
bir kitap sordum sahaflara
/ yağmurdan sonra
gelir dediler
Biz seni
iklimlerden hüzün mevsimi biliriz
c.
Kelimelerin ısısı
kuyulardan çekilen ay ışığı
gecemize sarkıt özünü
Yakup’un gözündeki manalardan
bir bakraç su al yine
kanı aşka batmış Züleyha’nın
rüyalarına Yusuf bakışları serp
Ey
rüyalarımızın mütebessim şehri
yorumla bize yıldız bahçelerini
ben / unuttum
sana anlatacağım düşleri
Bilinç çölümüzün bilge suyu
içimize örülen yası örsele
ve hayata sinmiş karanlığı
çek gözlerimizden
siluetini şuurumuzdan silme
d.
Uzun saçlı gün
gece belikli elif
acılarla taranan sevgili
senin saçların
gece için kesildikçe
bir vaveyla tutanağı mühürlenir sözlüklere
sen yine
sessizliği
kusursuz bulutlardan
dinle
Çığlıkları
harf harf yakan
çağrının çerağı
sükutun rüya tutuşturan çıngısı
içimizin öğütülmüş başağı
ön ateşi duyguların
son kelimesi yanmanın
tashih edilen acıların alevi
imgeleri hece hece ayrıştıran
ve çağın ağrısını kemik gibi dilimizde tutan
sen yine
zamanın imlecini
ruhumuza ezberlet
ve mayalanmış gizini
içimize fısılda
lirik çıngılar sıçrat penceremize
kanın
kaynama saati
senin vuslatınla
başlasın
e.
Ey
his evimiz
ve hüznün ahengi
yak üşüme ritmimizi
-vakit çok akortsuz-
Muhayyilede raks eden kız
gel otur
bir beyitlik kalbimize
İftar çöreklerine benzeyen teninden çıkan buğuyu sal ruhun korlu odalarına da
halleri yakmasın
açılmamış çiçeğin solgun alfabesi
d u r
zaman
çok
yorgun
tut dudaklarında kımıldayan mısraı
sükut et
ve dinlen
ve yağmur karıncalanmalarıyla telaşını süsle de
s e r i n l e
yüzümüzün soğuk yanlarına bakmadan üfle sükutun manasını
f.
Senin alfabenle
girilen her kapıya
aşk kapısı gibi girmeli
Sen
h i ç l i ğ i n defterinde
içimize dürülmüş
dramsın
bükülmemiş
harflerle yazılansın
batırmadan kalbe
ki/
cebindeki saklanan aşk dili
serçe kuytusudur
düşler kanatlandıran
Hiçin rengine bulanıp bulanıp
hayalleri boyayan mihman
yoğun düşler odasında
yeryüzüne dağ gibi yaslanan
hatıraları damıt
dizelerin pırıltısını
içir göğünden
kımıltısız mevsimleri terlet bize
Sonra
uyandır
şerh ettiğin sırları
hakikat ırmaklarından
yokluğun
etimizde kımıldayan
var olmanın remzi olsun
Sen/ki
ilhamın önünde
sevgilinin fotoğrafına bakan
muti
Ey aşkın mayası
ruhun
silinmez
rengi
asrın
uyaksızlığına bırakma bizi.
*
YASİN MORTAŞ
